Eylül 13, 2014

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar

Dili: Türkçe

"Türk edebiyatının en başarılı romanı" diyenler vardı, Türk edebiyatının bütün eserlerini okumamakla beraber gerçek olabileceğini düşünüyorum. Bütüün kalbimle! Harika bir hikaye harika anlatım. İnanın yorum yapmak bana düşmez burda şapkamı çıkarıp yerlere kadar eğiliyorum.

Kitabın güzelliği dışında, toplumumuza da koskocaman bir ironi var. Haklısın be abi deyip rakılarımızı tokuşturabilseydik keşke..

Ne söyleyeyim daha, 5 üzerinden 3 milyon yıldız!

Eylül 03, 2014

Drina Köprüsü - Ivo Andric

Dil: Türkçe

Ya çooooooooooooooooooook güzel! O kadar güzel ki anlatamam! Bildiğiniz destan. Kitabın başından sonuna karakter yok. En azından insan karakteri yok. Bir tek Drina Köprüsü var.

Köprünün yapılmasından tee yazarın yaşadığı döneme kadar olan zamanda geçen bütüün hikayeler. Dünyanın Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa zamanından birinci dünya savaşına kadar olan bütüün hayat! Dünyanın nasıl değiştiğini bu küçük kasabadan izleyebilirsiniz. İnsan aldıları nasıl değişti, toplum yapısı nasıl değişti, teknoloji sanayi nasıl değişti. Çok güzel yahu çok çok gerçekten çok. Kitapta yüzyıllar boyunca karşılaştığınız bütün insanları seveceksiniz..

Dili çok "çerezlik" olmadığı için hüüüüp diye okunacak bir kitap değil uyarayım. Çok çok çok keyif aldım.

Ağustos 24, 2014

Totem ve Tabu - Sigmund Freud


Dili: Türkçe


Bu kitabı okuduktan sonra Freudculara şu soruyu sordum:

Freud'un Totem ve Tabu'su bir literatür eseri midir yoksa daha çok popüler kitap tarzı mı? Eğer bilimsel literatürse, psikoloji alanında "bilimsel yöntem" 21. yüzyılda o zamankinden ne kadar farklı?

Hiç kimse cevap vermeye tenezzül etmedi o yüzden cevabını bilmiyorum. Bu kitap, evet kült bilinen önemli eserlerden birisi. İlkel toplumlardaki soruglanamaz totem ve tabularla gelişmiş toplumları karşılaştırıyor. Beni pek açmadı.

Yukarıdaki soruma gelirsek, bu kitap eğer bir literatür olarak yazıldıysa çok başarısız. Haa bunu fizikçi l-kimliğimle söylüyorum, şimdiye kadar psikoloji makaleleri falan okumadım. Gözlem-analiz-sonuç ilişkisi çok acayip geldi bana o yüzden bilimsel yöntem adına çok garipsedim ve hiç etkilenmedim. Ha bu bildiğin kitap, literatür değil diyorsanız tamam söyleyecek bir şey yok. Sorumu burda tekrarlıyorum, cevap verebilecek uzmanlar varsa müteşekkir olurum.

Böyle yerden yere vurmuş gibi oldum ama tam öyle değil, eminim ki yaşadığı dönem içinde değerlendirildiğinde inanılmaz öngörülü ve tabu yıkıcıdır..


Temmuz 23, 2014

Bir Başka Gerçeklik - Carlos Castaneda


Dili: Türkçe


Bizim Carlos ilk kitap Don Juan'ın Öğretileri'nin sonunda bıraktığı Don Juan çömezliğine birkaç yıl aradan sonra geri dönüyor. Zaten serinin 7 kitaptan oluştuğunu düşünürsek beklenen bir hamleydi. Yine de ilk kitabın sonunda yaşadığı korkudan sonra geri döndüğünü görmek güzel. Bu kitabın ana konusu "görmek". Görmek nedir demeyin zira Carlosbir kitap boyunca görmeye çalışıyor..

Şimdii, hatırlatma yapalım ki Carlos Castaneda adlı doktora öğrencisinin tez yazım aşamasında münasebet kurduğu Meksikalı şaman Don Juan'la geçirdiği zamanları anlatıyor. Yani gerçek hikaye. Yine doğanın belli ürünlerini yedirerek spiritüel yolculuklara çıkıyor Carlos. Çoğu zaman Don Juan'ın rehberliğinde tabii ki. Bu yüzden kitaba kurgu diyenler de var, onları gerçekten yaşamadı ki hede hödö diye. Detaylarını anlatmayaraktan, kendi tabirimle spiritüel büyücülüğe, şamanlığa, doğaya ilginiz varsa hoşunuza gider. Ben yine beğendim zira Don Juan'ın ağzından çıkan ve çıkmayan her ses bir hayat ve ruh rehberi. Önyargılı olmayı da bırakın ha :)

Ha bu arada çevirmene iki çift lafım var. Böyle kitaplar çeviriyorum çok coolum, çok entelim diye dolaşıyorsunuz belli ki ama Türkçe kelimeleri de entelleştirme çabanız beni inanılmaz soğuttu. "Alışkanlık" yerine "alışkı", "sesindeki titreme" yerine "sesindeki titrem", "uygulama" yerine "uygulayım" vs vs çok baydı gerçekten içim şişti midem bulandı. Sanki "bu kitapları herkes okuyamaz heaa" gibi bir hava atılmış. Neyse..

..Kimseden tiksindiğim yok. İnsanın bu yaşamda geçtiği yolların hepsi de eşitmiş; bunu anladım. Kıyıcılar da kıygınlar da önünde sonunda birleşirler; ikisi için de değişmeyen tek şey, yaşamın her ikisi için de çok kısa olduğu bulgulamalarıdır. Bugün ben üzgünsem, anam babam öyle öldürüldüler diye değildir bu. Kızılderili olduklarına üzülüyorum ben. Kızılderili gibi yaşadılar, Kızılderili gibi öldüler. Ne yazık ki, her şeyden önce, insan olduklarını bilemeden öldüler...Sayfa148

..Kendi kendimize konuşmayı kestiğimizde, dünya hep olduğu gibi kalır. Biz kendi dünyamızı, kendi içsel konuşmalarımızla yenileriz, yaşamla tutuşturur, canlandırır, doğrular ve sürdürürüz. Yalnız bunlar da değil, bi de kendi kendimizle konuşa konuşa seçmiş oluruz yolumuzu. İşte seçtiğimiz şeyi böyle yineleye yineleye bi gün gelip de ölene dek sürdürmüş oluruz..Sayfa227

Nisan 28, 2014

Garanti Karantina - Murat Menteş

Dili: Türkçe
Garanti Karantina

I ih yok hayir olmamis. Siirden anlayan bir insan degilim, goreceginiz uzere blogda da siir kitabi yoktur. Hevesliyim aslinda, yavas yavas gireyim siir ulkesine diyorum. Denedim, ama cooook yanlis bir kapidan girmisim. Bana gore sadece bir takim 'entel' terimlerin corbasiydi. Bitirmesem mi dedim, sonra cok ince oku gitsin dedim oyle bitti, yoksa bitmezdi. Gerek yok Murat Abicim nolur git roman hikaye yaz, onlar harbi eglenceli oluyo..

Goodreadsteki reviewlara bakinca, cogu beni de anlatiyor. Kimsenin ahini almadan buraya bir ornek yazayim siz anlayin:


Mehlika: daha iyi şiirleri olup da kitapları olmayan insanlar varken
-hayır kendimden bahsetmiyorum



Nisan 26, 2014

Har - Murat Uyurkulak

Har
Dili: Türkçe


İlginç.. Yorumum kafamın üzerinde beliren birkaç soru işareti yanında bir gülümsemeyle "ilginç". Fantastik bir hikaye, bir roman. Baştan aşağı sembol. Olaylar kişiler mekanlar, öyle çok da düşünüp analiz etmenizi gerektirmeyen semboller. Kitabı "Kürt sorunu", "Türk-Kürt kardeştir", "80 darbesi", "Yaradılış-İlahi din eleştirisi (hatta tiye alan)", "sanatçı kaprisleri" vs vs olarak okuyabilirsiniz. Seçin beğenin alın, daha doğrusu seçmeyin hepsini alın.

Kitap boyunca keyiflendim mi? Evet. (Kızdım mı? Ona da evet. Burada siyaset yapacak değilim elbet açıklama yapmaya gerek yok.) Bazen lafları öyle koymuş ki, cukkk. Çok keyiflendim evet. Fantastik dedik ya, aslında somut olan olayı al felsefik laf yap iyuuufffff.


..Bir yanda çüklüler, öbür yanda rahimliler vardı. Çüklülerin dışı, rahimlilerin içi kuvvetli olmuştu. Rahimliler selimdi, usluydu, rahimdi, lakin çüklüler pek fenaydı, onları zaptetmek mümkün değildi...Sayfa26

..İnsanın ruhuna erişeceksen, deliğinden değil yarasından gireceksin..Sayfa132

..Son nefesini huzurla veriyorsan, alçaksın.
Son sözün itiraf olmalıdır, son nefes verilmez gönül rahatlığıyla.
"Seni böyle seviyorum" diyenlerden kork.
"Öyle"nden tiksinmektedir zira...Sayfa224

Nisan 20, 2014

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Ahmet Ümit

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi (Başkomiser Nevzat #5)
Dili: Türkçe 


Nevzat Başkomserimin son kitabı.. Nevzat Bey'e olan özlemimizden daha fazlası bu kitap. Adından da anlaşılacağı gibi Beyoğlu'nda Tarlabaşı'nda geçiyor hikaye. Kentsel dönüşüm, rant, 6-7 Eylül olayları, sokak çocukları, kayıp hayatlar ve Gezi var..

Bu kitabı önemsememin aslında belki en güzel yanını şöyle açıklayabilirim. "Gezi'den ne sonuç çıktı?" sorusunu soran yerli yabancı bir sürü insan var etrafta. Orada insanlığın iyi tarafı canlandı, gerçek oldu. Evet parktaki güzel dayanışmalı hayat uzun sürmedi belki. Ne zaman ki toplumsal bir olay sanata aktarılırsa işte o gerçekleşir ölümsüzleşir. Gezi dayanışmasını, özellikle sokak çocuklarının orda gördüğü sevgiyi, saygıyı ve şevkati -belki hayatlarında ilk defa- bir romana taşımış olmasıdır bu kitabın önemi. 

Polisiye anlamında eleştirenler olmuş, çok dönüp dolaşmış hikaye bir çözülemedi diye. Belki de Tarlabaşı'nda yaşanan insan dramı da mafyöz illegal işlerin de kördüğüm olup çözülemediğindendir. O nedenle hiç gerçek dışı gelmedi. Kitap boyunca Ali Öz'ün oralar yıkılmadan insanlar sokağa atılmadan önce çektiği fotoğraflar canlandı gözümde. Sonuç olarak siyasi bir roman değil. Sen ben gibi basit insanların, küçük hayatlarının dramı. Önyargılı olmayın diye söylüyorum.

Ben çok beğendim, herkese de okumasını tavsiye ederim. En çok da Gezi olaylarına destek vermeyen insanların, orada bulunmuş kişilerle empati kurması açısından.. 

.."Nah kurtulursun. Öyle piyango bize vurmaz. Anlamadım mı lan taş kafa. Bizim kaderimiz mühürlü oğlum mühürlü. Bugün mutluluktan müebbet yesek, yarın af çıkar. Televizyon kamerası kim, sen kim?"..Sayfa136

.."Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur"..Sayfa172

Bir gözü olmayan minik tinerci sokak çocuğu Pirana'nın sözleri:
..Puştun teki, üç metreden gaz fişeği sıktı tüfekle. Boş bulundum, yoksa yaklaştırmazdım yanıma....Her yer karardı, ama gözümün patladığını anlamadım, birazdan geçer zannettim...... Gözümü açtım ki revirdeyim.. Hastane değil, polis ambulans filan sokmuyordu ki meydana. Parkın revirinde, Şahap Abi diye bi doktor vardı. Bizim Keto gibi kıvırcık saçlı, tombul, o yardım etti bana. Bir de Nazlı Abla.."Sayfa140-141



Nisan 16, 2014

Sultanı Öldürmek - Ahmet Ümit

Sultanı ÖldürmekDili: Turkce

Uzun zamandir okumak istiyordum da kitaba ulasamamistik gurbet ellerde. Nihayet okudum. Acikcasi Nevzat Baskomseer diye ozlemle basladim. Megersem cok bi rolu yokmus bu kitapta :) ama olsun. Burda da tarihci profesor Mustak var.

Bu sefer Fatih Sultan Mehmet konusunda aydinlatmis bizi Ahmet Bey. Cok da iyi etmis, ben bayagi begendim. Her zaman dedigim gibi polisiye romanlari, 'yazardan daha akilliyim' egosuyla katili tahmin etme cabasiyla okumaya karsiyim. Genellikle romanin edebi bir yani olmadiginda, yani kanli ve genellikle Amerikan bestseller romanlarinda elinizde katil tahmin oyunundan baska bir sey olmadigi icin kacinilmaz olabiliyor. Ancak Ahmet Umit'in kitaplari hicbir zaman boyle olmadi.

Bunu sinsi surprizli cinayet romanindan cok bir karakter romani olarak ele almalisiniz. Anlatim dili biraz degisik, ic dunyasina donusler ve mutemadiyen anlik flashbackler var. Ana karakter Mustak Bey'i sevdim arkadasim oldu..

Bu arada, kendim de doktora ogrenciligi yaptigimdan gayri, Mustak Hoca'nin kendi hocasi Tahir Hakki Bey ile olan iliskisi beni en cok etkileyen kisim oldu. Sanirim yillar sonra kitabin konusunu unutsam da bunu hatirlayacagim. Gec saatlere kadar oturup calismalar, hocanin esiyle bile arkadas olmasi vs.. Acaba mesele muhendislik alaninda mi bilmiyorum. Bizim hocalar cok umursamaz, 2 hafta laboratuara ugramazsin farkinda bile olmazlar.. Belki sosyal bilimlerin guzelligi oradadir; insan faktoru. Neyse, ben bayagi begendim. Tavsiye de ederim


Nisan 08, 2014

Mülksüzler - Ursula K. LeGuin

MülksüzlerDili: Turkce 

VOAAAAAAAAAAAA!! Bir kez daha milyon kez daha sevgili Ursula Teyzeme tesekkur! Daha yeni mi okuyosun hede hodo demeyin. Olmeden okudum iste.

Aslinda soylenecek cok fazla duygu ve dusunce var neresinden baslasam bilmiyorum. Bir an dusununce Yevgeni Zamyatin'in Biz'iyle beraber okudugum en guzel (sosyolojik) bilimkurguydu. 1984 falan geciniz yani..

Kitabin arka kapagindaki ozetimsi yazilar yazmiyorum burada ama kisaca deginmek isterim. 

Bu kitapta aslinda yine Rocannon'un Dunyasi'ndan tanidigimiz Hain gezegeninin oldugu evren var. Ancak anatemamiz Hain degil. Anarres ve Urras diye birbirinin uydusu olan iki gezegen var. Ana karakterimiz fizikci Shevek Anarres'ten. Urras bildigimiz kapitalist dunya, ust-alt insan siniflari, fakir-zengin ayrimi, mal mulk gosterisciligi vs. Anarres ise, yillaar once Urras'i terk eden bir grup 'direnisci'nin kurdugu koloni. Anarres'te degisik bir sistem var. Komunizm denir mi bilmiyorum ama daha cok anarsik bir duzen var. Anarsizmi hep okuyup anlamak istemistim ama sirasi gelmemisti, cok guzel bir girizgah oldu. Etrafi yakip yikmak degil kesinlikle! 

Anarres'te sahiplenme yok, devlet yok, kimse kimsenin patronu degil. Sahip olmama kulture o kadar yerlesmis ki, hirsizlik yok suc yok polis yok hapishane yok PARA YOK. Herkes cop toplamak lagim temizlemek tarim bilim vs her isi yapiyor, ancak istemezse de yapmiyor. Bence harika..

Neyse oturup hikayeyi anlatacak degilim, okuyun :) Mutlaka okuyun! Gercekten muthis!

Mart 22, 2014

Kadından Kentler - Murathan Mungan

Kadından KentlerDili: Turkce

Ben aslinda yillar once Yuksek Topuklar romanini okuyup cok sevmistim. Kadinin psikolojik azitik tarafini cok guzel yansitmisti. 

Bu kitap ise bir suru hikayeden olusuyor. Her yerde her firsatta kadin haklarinin savunan biri olarak bu kitap oldukca icimi baydi. Kotu seyler yazmak da istemiyor insan ortada bir emek var sonucta. Belki soyle bir duzeltme yapmak daha mantikli olur, bizim frekanslarimiz uymadi.

"Kadiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiinnnnnnnnnn"dan sikildim okurken. Elbette romantizmli askli roman tipini sevenler icin daha ilgi cekici olabilir. Kotu degil, sadece sikildim. Sonunda da kucuk hos bir surpriz var.

Aslinda 8 Mart kadinlar gununde yazayim bu yaziyi istedim ama, baydi bitiremedim ne yapayim.

Şubat 26, 2014

Galîz Kahraman - İhsan Oktay Anar


Dili: Türkçe



"Efendimiz"e olan bağlılığım yüzünden bu kitabı çok sevdiğim ithamını seve bayıla kabul ediyorum. :)

Her cümlede yeniden keyiflenerek okudum kitabı. Diğer kitaplardan farklı olarak ana hikaye biraz, nasıl söylesem, isyankar! Sevgili İhsan Abimizin gönlünde belli ki bir şeyler birikmiş de kusmuş gibi.

Yine diğer kitaplardan farklı olarak, günümüzde olmasa da yakın tarihte geçiyor hikaye. Külhanbeyleri zamanları lüks arabalı ve daireli İstanbul yıllarında. Kullandığı o sihirli eskimsi dil aynı olduğu için çok güzel bir tezat olmuş, bana çok keyif verdi.

Alıntı yapmak çok zor malum, prensip gereği bütün kitabı buraya doldurmamak adına yapmıyorum. Bir kitap daha olsa da okusak..

Şubat 21, 2014

Macellan Bir İnsan Bir Yaşam - Stefan Zweig

Macellan - Bir İnsan Bir Yaşam
Dili: Türkçe

Adından da belli olacağı gibi Macellan'ın hayat hikayesini anlatan bir biyografi. Stefan Zweig son zamanlarda Freud okuduğumdan dolayı da ilgimi çekiyordu aslında. Zira ikisi arkadaşmış. Neyse, gelelim kitaba. Zweig'in anlatımı ne güzelmiş arkadaş. Ordan burdan derlemiş belgeleri, ortaya güzel bir hikaye çıkarmış. 

Daha çok Macellan'ın tarafını tutsa da, eleştirdiği yerler de var yani objektife yakın bir sübjektiflikle yazmış diyebiliriz.

Macellan'ın hayatı gerçekten çok ilginçmiş, ve yazarın fikrine göre asla hak ettiği saygıyı ve ilgiyi görememiş. Gerçi günümüzde tanınan kişi Macellan'dır, filoyu İspanya'ya ulaştıran del Cano değil. Veya zaten uçakların olduğu dönemimizde gemilere pek önem verilmiyordur.

Kitabı Macellan haricinde 16. yüzyıl barbarlık (koloni) akımını öğrenmek için de aydınlatıcı buluyorum. Kitabın daha en başında Haçlı Seferlerinin iç yüzünü, bu keşif gezilerinin neden yapıldığını hristiyan olmasa da bir Avusturyalı/Avrupalı'nın gözünden böyle heretik bir şekilde sert eleştirilmesi hoşuma gitti. Ayrıca hep duyduğumuz "baharat yolu"nun neden bu kadar önemli olduğu ve dünyayı değiştirecek seferlere savaşlara sebebiyet verdiğini de çok güzel açıklamış.

Malezya'yı ziyaret etmiş birisi olarak, özellikle zamanın gözde limanı Melakka'da gördüğüm "asimile" halk beni çok üzmüştü. 500 yıl önce gelip onları Portekiz kolonisi haline getirenlere hala şükran duyup kutlamalar yapıyorlardı. İçim acımıştı. Kitapta anlatıldığına göre, aslen Portekizli olan Macellan, Portekiz kralının ona sırtını dönmesinden sonra İspanya'ya gider ve oranın vatandaşı olur. Yola çıktığı 5 gemilik filo da İspanya'ya aittir. Keşfedilen adaların İspanya ve Portekiz arasında nasıl paylaştırılacağı Papa tarafından bir fermanla belirlenmiştir. (babanızın toprağı sanki allahalla, çok kızıyorum). Nitekim, Macellan, yaklaşık 2 yıl sonunda Macellan boğazını keşfedip Pasifik'teki (bugünkü Filipinler'deki) küçük adalardan birinde yerliler tarafından öldürülür. Sebep? Orayı İspanya toprağı yapıp onları Hristiyan yapmaya çalışmasıdır. Çok barışçıl bir insan olan Macellan, hayatı ve yol boyunca her şeyi konuşarak çzömeye çalışan adam sen git yerlilerin gözünü korkutmak için saldır! Sinirlendim! Döneminin oyununa uymuş. Kitabın başında geçen bir cümleyi tek alıntı olarak sunuyorum aşağıda. 16. yüzyıl kolonileştirme döneminden, yerlilerin yurdundan ve canından edilmesinden de tiksindiğimi bir kez daha belirteyim. Ha bu Türkiye'nin güncel politika tartışmalarıyla bağdaştırılmasın lütfen, zira oralara hiç girmeyeceğim.


..Bilindiği gibi, milliyetçilik en kada saba elin bile titreştirmeyi becerdiği bir teldir..Sayfa89

..Haçlı seferleri (çoğu kz romantize edildiği gibi) Kutsal Mezar'ı imansızlarıne linden kurtarmak amacıyla yapılan mistik, dini bir girişim değildir kesinlikle; tarihin bu ilk Avrupa-Hristiyan koalisyonu, Kızıldeniz'deki emniyet zincirini delip geçmek ve Avrupa ve Hristiyanlık için Doğu ticaretinin önünü açmak yolunda atılan ilk bilinçli çabadır aynı zamanda..Sayfa20



Şubat 18, 2014

Aşk Köpekliktir - Ahmet Ümit

Aşk Köpekliktir
Dili: Türkçe


Bu kitap hikayelerden oluşuyor. "Aşk"ı tanımlayan bir dizi cümle de öykü başlıkları. Ancak bir polisiye yazarı olan Ahmet Ümit elinden, romantik bir kitap beklemek saflık olur.

Goodreads'teki eleştirilere bakıyorum. Kimisi çok eleştirmiş, aşk romanı yazmaya kalkarsa böyle olur işte kan gövdeyi götürür, beğenmedim falan. Kim demiş ki aşk hikayelerinin pespembe olması gerektiğini? Katılmıyorum. Bence gayet hoş.

Ahmet Ümit'in en sevdiğim kitabı mı diye soracak olursanız, hayır :) Yine de güzel vakit geçirdim.

Ocak 20, 2014

Canistan - Yusuf Atılgan

Canistan
Dili: Türkçe



Bence gene çok çok tatlı bir kitap. Tarzı daha önce okumuş olduğum "unique" kitap Aylak Adam gibi değil. Daha çok Yaşar Kemal'e benzettim. Neden diyecek olursanız dili kullanmadaki ustalığı var bir kere, ayrıca bir Anadolu hikayesi anlatıyor olması. Beraber büyümüş ancak yolları ayrılmış iki arkadaş anlatılıyor. Biri aile babası biri eşkiya olmuş.

Çok güzel çok candan sıcacık bir kitap. Ayrıca çok da ince, bir akşamda şıp diye bitiverdi. 

Kitabın yazılmasının da acıklı bir hikayesi var aslında. Kitap 3 bölümden oluşuyor: Duruşma, Yargıç, Tanık. Bu başlıklardaki sembolizm ayrıca bir tartışma konusu olabilir. Velhasıl, kitap aslında 4 bölüm olarak tasarlanmış. En sonda bir de Sanık olacakmış ancak Yusuf Bey kitabı bitiremeden aramızdan ayrılmış... Yine de kitap eksik demek pek mümkün değil. Işıklar içinde uyusun..

Ocak 19, 2014

Freud: Görüntünün Ortasındaki Karanlık - Louis Breger


Dili: Türkçe


Irvin Yalom'u (Nietszche Ağladığında) ve Rilke'yi okumam; hemen öncesinde ise tarih okuyup belgeseller izlememle başladı bu ilgi.. 
Bu koskoca ve ağır gramajlı kitabın pek de objektif yazılmamış olduğunu söyleyerek başlamam doğru mu bilmiyorum ama nihayetinde insan elinden çıkmış hangi kitap hangi yazı hangi film objektif olabilir ki? Önemli olan hayatta eleştirel ve şüpheci bakış açısından sapmamak.. Her görünene inanmamak..

Belli ki Louis Breger bir şekilde Freud'a gıcık kapmış. Ki kitabın sonunda kendinden bahsettiği yerde ilk başlarda koyu Freudcu olduğunu söylüyor. Çok çok çok fazla kaynaktan sentez yapıp kendi psikanalizini uygulamış. Zaten aslında bunu yapan herkes kendi psikanalizini uyguluyor. 

Bir psikanaliste Freud okuyorum, hangi kitabı tavsiye edersiniz diye sorduğumda bu kitaptan "berbat" diye bahsett. Ernst Jones'un biyografisini önerdi. Velhasıl bu kitapta Jones'tan kör kütük bağlı bir mürit olarak bahsediliyor. Freud'a gelince, aşırı hırslı, egosunu tatmin etmek ve ünlü olmak için evrensel teoriler üretmeye çalışan bir adammış izlenimini aldım. İyi bir koca ve baba değil falan filan. Açıkçası tarihteki büyük işler başarmış adamlar zaten genelde çekilmez ve iğrenç adamlardır, o yüzden fazla şaşırdığımı söyleyemeyeceğim. Yine de bu kitabı bitirip Freud'dan nefret etmek; Pearl Harbor tarzı filmleri izleyip "Yaşasın Amerika, kahrolsun Japonlar!" demek gibi olur. 

Etrafta bulabildiğim biyografileri ve Freud'un kendi kitaplarını okumakla işe devam edeceğim. Ancak bu kitapta anlatılan Freud teorilerine göre şimdilik yorumum kendisine pek katılmadığım yönünde. Öncelikle Nietzche Ağladığında kitabından haliyle Freud'un ilk akıl hocası Josef Breuer'e çok sempatim var. Önce Breuer'i daha sonra da kendi fikrine %100 katılmayan herkesi (mesela Adler ve Jung) hayatından uzaklaştırması eleştiri kaldıramadığı ve aslında açık fikirli olmadığını gösteriyor. (Ben de analizini mi yapıyorum ne?! Yok yok, asıl olayları tek kaynaktan okudum, henüz değil) Hastalarında annenin önemini, çocuk, kardeş veya yakınların ölümünü genellikle es geçip gerçekten her travmayı bebeklik cinselliğine bağlıyorsa bence bu biraz saçma. Kadınların toplumdaki yerini genellikle aşağı gördüğü teorilerinde görünse de (penis kıskançlığı, kadınlar gelişmemiş erkeklerdir vs) kızı dahil bir çok kadın psikanalist yetiştirmiş. Bu konuda ortadayım. Sonuçta psikolojiye yaptığı katkıları da inkar edemeyiz.

Neyse okuyup göreceğiz, şimdilik burada durayım. Okuması ağır, zira çok uzun. Konu ilginizi çekiyorsa kaynaklardan sadece bir tarafı olarak okunmalı derim. Ama benim gibi oturup hepsini okuyacağım demiyorsanız sanırım daha objektif birini bulmak daha doğru olur. Bu kişi kanımca Jones veya müritleri de olmamalı. Henüz bir önerim yok ama eminim daha ortadan anlatan vardır. History Channel'ın belgeseli daha objektif mesela..